Günlük: Yücel Abi’nin Seyir Defteri 2.Bölüm

Bu gün şantiyemizde büyük bir çaba var. Neden mi? Çünkü temel atılını bitirmiştik dün; bu gün o demir atıla dikmeler dikiliyor. Dikmeler yerine montajı yapılınca beton siparişi verilecek. Bu da inşaat yarı yarıya bitmiş demektir. Tabi bu arada yeni arkadaşlar geldi. Derya ve Yanik (Yanneck) diye bir Fransız arkadaş. Bugün bir de sabah şantiyeye geç gelince tabiî ki her zamanki gibi bir hoş geldin karşılaması yapıldı.

Bu arada başka işlerde devam ediyor. Mesela ben ve eşim daha önce kesmiş olduğumuz kalaslara açılması gereken delikleri açmaya başladık.

Ha, bu arada yeni gelen arkadaşlara verilen partinin görüntülerinide görün.

İşte böyle çalışılırken demir kesme makasımız arızalandı ve hemen hazır kuvvet Ali Usta’nın maharetli ellerinde tekrar hayat buldu.

Bir kaç gündür aşırı derecede asabımız bozuk. Bir türlü gelemeyen beton mikseri ve beton bütün moralimizi bozdu.
“Abi gidelim şu Şükrü Bey’in şantiyesini basalım.”
“Hadi yaa”
“Yücel, sen bize dayak mı yedircen.”
“Hayır biz atacaz.”
“Yok yaa, orda nerden baksan bi sürü adam vardır.”
“Olsun bizde 18 kişiyiz.”
Ve o an şantiyeyi basmaktan vaz geçtik.
Neden mi? İrem hanım o güler yüzüyle sakinliğiyle gene olaya el koydu. Sinirleri gerilen arkadaşları çok güzel bi şekilde yumuşatarak günümüzün güzel geçmesini sağladı. Teşekkürler.

Arada Ebuş’un ciddiyetini sakın kaçırmayın. Ben mi? Her zamanki gibi resimleri çektikten sonra sinirimi gidermek için kendimi kalaslarla boğuşmaya verdim.

Bu arda Yanik kendini demire verdi. Çok güzel etriye bükmeyi örgendi. Allah var şimdi, hakkını vermek lazım.

Bu arada sinirleri yatışmayanlar kendilerini Londra olimpiyatlarına yetiştirme çabasıyla sanal okçuluk talimleri yaparken bana yakalandılar.

Bazıları olimpiyatlara hazırlanırken aramızda birisi var ki tüm ciddiyetiyle kerpiç kalıbı yapmakla uğraşırken görüntüledim. Ne kadar ciddi çalışıyor bakar mısınız?

Çalışmalar devam ederken bende dahil olmak üzere bazılarında yorgunluk alametleri başladı. Bunuda en iyi bir şekilde atmanın yolu biraz permakültür kursu almak olacağına karar verilmiş ki biz kendimizi Hira’nın kollarına bıraktık. O engin tecrübesi ve bilgisiyle bizleri aydınlatmaya başladı. Ha, bu arada Hira gerekli olan gri su çukurunuda açtırdı. Bu konuda yardımcı olan Turunç Belediyesi’ni unutmamak lazım. Hadi bunu da ben yapim. Her konuda bize yardımlarını esirgemeyan Turunç Belediyesi’ne sonsuz teşekkürler.

Baktım, Yanik ve Ali Usta benim kalasların 12lik demirlerini kesiyorlar görüntülemeden olmaz dedim.

Demir işlemi bitince bu 25cm’lik demir ankrajların daha önce delik açma işlemi biten kalaslara montajı başladı. Bu işte ben ve Dr. Hüseyin’e kaldı.

Bu işler yapılırken betoncuyla yapılan bir sürü telefon görüşmesi sonucu betonumuzu getiren mikserleri şantiyenin içinde görmemizle havalara uçmamız bir oldu. Bu betonun dökülmesi işi işin hemen hemen yarısını bitirmiş hissi verince işe bir başka asılıyoruz. Ha bu arada permakültür hocamızın son derslerini vermeye gelirken giymiş olduğu kıyafet birden eski filimlerden çıkmış gibi geldi bana. Acaba yanılıyor muyum? Siz karar verin.

Saatler geçerken betonun dökülme işi baya görkemli oldu. Koca koca makinalar hortumlar ve vibratörler derken beton döküldü. Bunları kayda geçmek her zaman bana düştü.

Bu arada resimleri ara ara çekerken ben ve Ilgın kızda boş durmadık. Beton zeminin üstüne dikilecek 10x20lik kalasların taşınıp boyanması işlerinide hayata geçirdik.

Günün sonuna doğru Hira hocanın vermiş olduğu permakültür derslerinin sonunda öğrencilerine gri su arıtılmasını anlattı.

Yeni bir gün ve yeni montajlar derken günümüzün baya yoğun geçeceği belli oldu. Sabah saat 05.30 da gelerek dökülen betonu sulamamla en azından benim için mesai başlamış oldu. Sırasıyla arkadaşlar şantiyeye intikal ettiğinde hazır çay ve hafif bir kahvaltıyla işe başladık. Neler yapıldı? Bir ara çamur harmanlandı. Çamur çiğnendi. Yapılan kalıplara kerpiçler döküldü.  Kalaslar yerlerine yerleştirildi.

Kolonların dikim işlemi devam ediyor ama bu arada çamur çiğneme işlemi devam ediyor. Derken Süreyya kızın bagrışıyla işten kafamızı kaldırdık. Bizim Bahtiyar’la Yanik kızı kucaklamışlar çamura yatırmaya çalışıyorlar. Benim müdahalemle o işte tatlıya bağlandı. Bu arada Londra olimpiyatlarına çalışan Özlem kendini halterci zannetti. Daha önce de okçu sanmıştı.

Kalıp güzelimiz Derya iş başında poz vermekten kalıplar doğru çıkıyor mu bilmem. Yardımcılarının da ondan kalır yanı yok.

Sonu biraz buruk bitti hepimiz için çünkü Ilgın kız giderken bize bir sürpriz yapıp bir şiir yazmış, onuda panonun arkasına saklamış. Tesadüfen bulduk. Zaten salya sümük ağlayarak ayrılmıştık. Bu da tuzu biberi oldu. (bkz: Ilgın ve Serenay’dan veda notu)
Seni özleyecegiz Ilgın kız. Yolun ve bahtın açık olsun. Hoş ve hoşca kal. Allah yar ve yardımcın olsun.

Bu kadar hüznün arkasından gülümseten bir fotoyla ayrılmak istedim.

Yorum bırakın